Tuesday, October 2, 2007

freeeedoooooooooooooom!

sonunda özgürüm. sinavlar bitti. rahatladim.

braveheart'in sonundaki bir william wallace misali özzgüüüürlüüüüüüüükk! diye bagirmak, mümkünse bögürmek istiyorum.

önümdeki 6 günü kitap okuyarak, film izleyerek ve dinlenerek gecirmeyi planliyorum.

sonrasinda bavul toplamak, son hazirliklar ve kismetse ucus.

ondan sonrasiysa bana kalsin.

---

Arch Enemy'nin yeni albümü Rise Of The Tyrant cikti. Cok da iyi cikti serefsiz.

Müzik zevkimi, daha dogrusu ufkumu genisletme cabalarim da sürüyor bu arada.

Post Rock akimiyla ilgileniyorum bu aralar. Mogwai, Explosions In The Sky, Pelican, Mono favori gruplar arasinda. Bir de CSS var, Onur'un aklima taktigi bir takinti. Rock filan degil, bildigin elektronik yapiyorlar. Ama iyi yapiyorlar ve sasirtici bir sekilde bagimlilik da yapiyorlar. Cansei de Ser Sexy isimlerinin acilimi. Brezilya'dan bir güzellik. Ara sira da olsa dinlemeye muktedir olmali bunlari. Klipleri de cabasi :

CSS - Let's make love and listen to death from above

CSS - Alala

Friday, September 28, 2007

dt + symphony x

Son albümleri Paradise Lost ile simdiye kadarki en iyi albümlerini cikaran Symphony X, Dream Theater'in öngrubu olarak Avrupa turnesine katiliyor.

Bu turnenin Frankfurt ayagi, benim Türkiye'ye gittigimin aksamina denk geliyor, yani 8 ekim. Tam sinavlar bitmisken, okul da daha baslamamis olacakken bu reasonably priced konseri kacirmamin tek tesellisi ailemle birlikte olacak olmam.

Damn!

Tuesday, September 25, 2007

türkiye

Türkiye'ye gidecegim insallah 12 gün sonra. Bu aralar cok mesgul oldugum icin midir nedir, pek heyecan yapmadim bu sefer. Normalde hep 1 ay öncesinden gün saymaya baslardim. Simdi daha hala bir sinavim var girmem gereken. O kadar zor bir sinav degil ama calismam lazim iste. O sinavdan sonra bitiyor sonunda iskence, haftasonu da istanbul'a ucuyorum. 6 ay olmus lan, gecen gidisimden bu yana. Zaman cok cabuk geciyor hakikaten.

Gitmeden önce yapmam gereken isler var her zamanki gibi. Onlari halletmem gerek daha.

Bu sefer laptop'u götürmeyecegim yanimda, nete filan girmeyecegim mümkün oldugunca, olabildigince cok gezecegim, cok arkadasimla görüsecegim. Tatile gidecegim, ki hak ettigime inaniyorum, belki bir road trip yapacagim. Sinemaya, tiyatroya, oraya-buraya, belki bienale gidecegim, Almanya'da hakkiyla yapamadigim seyleri yapacagim.

Hadi bakalim.

Flags of Our Fathers

Flags of Our Fathers, Clint Eastwood'un son iki filminden biri. Digeriyse bu blogda daha önce bahsettigim Letters From Iwo Jima. Iki film ayni tarihte, ayni mekanda geciyor. Ikisi de Ikinci Dünya Savasi'nin son günlerinde, Japonya'nin Iwo Jima adasinda geciyor. Biri Amerikali bir grup askerin hikayelerini anlatiyor, digeri de Japon askerlerden bir grubun hikayelerini.

Clint Eastwood'a "Film Akademisi'ne yag cekiyor, onlarin begenecegi tipten filmler yapip duruyor, oscar ödülü almak icin film ceviriyor" deniyor. Dogru olabilir, Million Dollar Baby "oscar alayim" diye cekilmis de olabilir. Ama yigidi öldürüp hakkini vermek lazim, Flags.. ve Letters.., savasin insani olmayan yönünü, farkli hikayelerden yola cikarak cok iyi anlatiyor. Herhangi bir savas/aksiyon filmi degil ikisi de. Yani patlasin bombalar, kopsun kollar, bacaklar, kahraman amerikan askeri milleti son teknoloji silahiyla parcalasin, beynini eline versin, biz de izleyip siddet icgüdümüzü tetikleyelim diye film izleyenlerin hosuna gitmeyecek filmler.

Ama, savasin neden "kötü" oldugunu, insanlarin hayatlarini nasil etkiledigini; savasi siyasilerin nasil kullandigini, kendi cikarlari icin askerlere neler yaptirabildiklerini; kendisinin melek; karsidakinin, digerinin öcü/seytan oldugunu "insan" faktörünü hep önde tutarak cok güzel aktariyor.

Ikisini cok fazla bir ara vermeden izlemek lazim, öyle daha etkili olacagi kanisindayim.

Friday, September 21, 2007

filmekimi

Bu seneki Filmekimi'nin programi belli olmus, biletler de 6 ekim'de satisa cikiyormus yine biletix üzerinden.

Izlemeyi istedigim filmler sunlar :

- Persepolis IMDb
- Irina Palm IMDb
- 4 Ay, 3 Hafta ve 2 Gün IMDb
- Paris'te 2 Gün IMDb
- Kelebek ve Dalgic Giysisi IMDb
- Nefes IMDb
- Kirmizi Balonun Yolculugu IMDb
- Paranoid Park IMDb
- Abim Evin Tek Cocugu IMDb

Umarim hepsine gidebilirim.

oha

amazon.de'de usb hub ararken sunu buldum, oha filan oldum. (bu arada, hala böyle konusan insan evladi kaldi mi türkiye'de?)

Google aramamizin sonucunda "assmann" icin yaklasik 2200000 sonuc buldu. Ilk bes sonuctan dördü ciddi firmalara ait. Yalniz sormak istiyorum, kim Amerika'da "Assmann" diye firma kurar? Belli bir firma türü icin böyle bir isim uygun olabilir ama bir elektronik parca üreticisi icin niye konsun? Diyelim ki bu firmayi kuran adamin anneannesi zamaninda Almanya'dan kacip Amerika'ya yerlesenlerden olsun, ismini niye Assmann olarak birakmis ki? Ilkokulda arkadaslari her gün dalga gecmemisler mi? vs, vs..

Iste bu ve bunun gibi sorulardir beni geceleri uyutmayan.

Wednesday, September 19, 2007

futbol

zamaninda uludagsözlük.com'a su yaziyi yazmisim.

" öncelikle bir spor türü. ama bundan daha fazlasi var futbolda.

Futbol bir sektör olmus, finansal yönü cok büyük. Kitleleri arkasindan sürüklemis, sürüklemeye devam ediyor, su siralar oynanan dünya kupasi bunun en iyi örnegi. Milyonlarca, belki milyardan fazla insan takip ediyor bu etkinligi.

22 adam, 2 kale ve sadece 1 top. Ben acikcasi, ne futbol oynayabilirim, ne de izlemesinden zevk alirim. Tartismasini hic sevmem, kim kazanmis, kim gol atmis, kim sampiyon olmus hic umrumda da degildir.

Günümüzde, Türkiye'den bahsediyorum, futbolu sadece bir oyun olarak gören insan az.

Devlet eliyle üzerinden bahis ve sans oyunlari oynaniyor, olan milletin parasina oluyor. Eger aranizda kazanci kaybindan cok olan iddaaci varsa elinden öper, basima koyarim. Ama tahmin etmiyorum. Normalde 18 yas siniri olan bu bahis oyunlarini 10 yasindaki cocuk dahi oynuyor, oynatiliyor veya. Kimsenin taktigi yok yas sinirini. Lise ve ortaokul cagindaki cocuk, futboldan baskasinin kaybettigi parayi kazanmanin derdine düsüyor, okulda kupon dolduruyor. Bayiler alacaklari komisyonu düsünüyorlar sadece, devletin umrunda degil kimden geldigi bahsin vergisinin. 18 yasindan büyükler icin de büyük bir bagimlilik oluyor, internetten ve iddaa üzerinden oynanan bahislerin toplam hacmini bilmiyorum, ama o bahislerde kaybettikleri parayla cocuguna yaz icin bisiklet alabilecek ya da esine belki kücük de olsa bir hediye, hatta en azindan disarida bir yemek alabilecek adamlar var. Bir kac milyonda bir ihtimal büyük bir para kazanmak bu isten. Kaybetmekse cok kolay, her gün kim bilir kac kisi kaybediyor.

Transfer diye bir sey var bir de. O kadar büyük paralar dönüyor ki, sadece vergileriyle kücük bir ülke kalkinir. Takimlar oyuncularini degistiriyor, disaridan oyuncu satin aliyorlar, cogu zaman vergiden kaciriyorlar. Devleti zarara ugratiyorlar dolayli olarak. Devletin parasi da milletin oldugu icin, yine milleti kaziklamis oluyorlar. Ama futbolcular, altlarinda Ferrari ile BMW'nin son modelleriyle geziyor, pahali gece kulüplerinde bir gecede milyarlarca TL yiyorlar. Futbol kulüpleri de kazaniyor bu transferlerden, yöneticiler ve onlarin yagcilari-yaverleri isin kaymagini yiyor. Katlar, yatlar aliniyor, yurtdisindan bir teknik direktör ya da baska birisi geliyor, bogazdaki en güzel yalida oturuyor, cocugunu bizim ülkemizin en iyi okuluna gönderiyor.

Medya da cok büyük rol oynuyor bu sektörde. Sadece futbol icerikli yerel ve ulusal bir sürü gazete vs. var. Spor haberlerinin yüzde 90'i futbolla ilgili. Spor denince akla ilk futbol geliyor. Büyük medya patronlari da futbol yöneticileriyle yakin iliskiler icerisinde. Hepsi pastadan payini aliyor. Suni gündem olusturmakta futbol birinci kaynak, her zaman ise yariyor. Dünyanin en önemli meseleleri dahi futbol haberlerinin gölgesinde kalabiliyor bir zaman sonra. Küresel isinma, Amerika, Cin ve Hindistan'in büyümesi, ekonomik durumumuz ve bunun gibi bir sürü baska dert varken, Fenerbahce-Galatasaray derbisi haftalarca gündemi isgal edebiliyor.

Sonucta olan sade vatandasa oluyor. Insanlar birbirine düsman oluyor alt tarafi bir mac icin, birbirlerini bicakliyor, dogruyorlar, hatta vuruyorlar. Vatandasin en cok konustugu konu futbol. Bilmem kac yil önceki mac, kupa vs. hala konusulmaya devam ediyor. Insanlar bu tip seyler yüzünden, takimina destek vermeyi unutup rakibini sanki ingiliz ajaniymis gibi görüyor, öyle davraniyor kendi kanindan insanina. Fanatizm tirmaniyor, insanlar derbi zamani disari cikmaya korkar oluyor, sevincini dahi silahla kutlayan magandalar yüzünden. Bazilari o kadar fanatik olmus ki, sagligini kaybediyor futbol yüzünden. Mac izlerken kalbi tekliyor. Ruh ve akil sagliginin bozulmasinda belki bir etken de takiminin sampiyonlugu kaybetmesi.

Belki biraz abarttim, sonucta isin bilimsel bir arastirmasini yapmadim. Ama genel hatlariyla bunlar dogru. Balinalar her zaman oldugu gibi büyümeye devam ediyorlar, olan vatandasa oluyor. Futbol bir oyun, öyle kalmali, öyle görülmeli. Her sey, sevinc de üzüntü de, tadinda birakilmali, baskasina veya kendine maddi veya manevi bir zarar vermesine izin verilmemeli hic bir zaman.

(19.06.2006 22:26 ~ 22:27) "
entry no #359250

firefox addons

Firefox güzel bir browser. Biraz fazla RAM yese de sorun degil, olumlu yönleriyle gideriyor o olumsuzlugu.

Firefox'un cok kullanisli add-onlari var.

Benim kullandiklarimsa söyle ;

1. FoxyTunes : Media Player'inizi firefox'tan kontrol etmeye yariyor, Winamp olsun WMP filan olsun yaygin kullanilanlarin hepsini destekliyor.

2. IE Tab : Firefox desteklemeyen ya da firefox'ta iyi calismayan siteleri/app'leri Internet Explorer'la render ediyor. Böylece IE'yi acmaniza gerek kalmiyor.

3. Adblock Plus : Reklam ve javascript'le, flasla filan seyleri engelleme sitesi. Download edilebilen hazir filtreler var, üstüne sik girdiginiz sitelerde istemediginiz seyleri bloklayip rahat ediyorsunuz.

4. DownThemAll : Bir sitede örnegin 50 tane pdf dosyasi var indirmeniz gereken. Sitede bos bir yere sag tiklayip down them all! diyorsunuz ve cikan menüden seciyorsunuz indirmek istediginiz dosyalari ya da pdf olanlari indir diyorsunuz ve istediginiz yeri seciyorsunuz indirmek icin. DownThemAll gerisini hallediyor.

5. Greasemonkey : Script editörü gibi bir sey. Ben cok kullanmasam da kullanisli bir alet. Bir siteye script ekleyebiliyorsunuz o sitede o özellik olmasa bile. Mesela bir sitede belli bir yerde cikan sacma seyleri engelleyebiliyorsunuz ya da özellestirebiliyorsunuz.

Monday, September 17, 2007

Epica - The Divine Conspiracy

Epica'nin yeni albümü The Divine Conspiracy, önceki hafta Avrupa'da cikti. Bence konsepti ve hikayeyi öne cikarmak icin "hit sarki cikaralim" havasindan vazgecmisler. Zaten mainstream'e dogru degil tam tersi underground'a kayiyor müzik tarzlari. Önceki albümleri Consign To Oblivion'a göre daha sert, daha cok bögürmeli bir albüm olmus. Simone da vokallerini daha cesitli kullanmis.

Epica, ilk albümleri The Phantom Agony ile gotik metal olarak siniflandirilip Nightwish'e filan bile benzetiliyordu. Nightwish'i gotik metal olarak kabul edenler de Epica'da beklediklerini bulamadilar. Sadece clean vokalli sarkilarini tercih edenler bu gruba dahiller, ki bu yeni albümü de hic begenmeyeceklerdir.

Süperötesi bir albüm olmasa da güzel olmus, ama biraz alismak gerekiyor. Asil bekledigim albüm Arch Enemy'nin Rise Of The Tyrant'i. O da haftaya cikacak.

Sunday, September 16, 2007

Eurobasket 2007

Bu seneki Avrupa Basketbol Sampiyonasi'nin finali az önce bitti. Rusya, Ispanya'yi 60-59 yenerek sampiyon oldu.

Rusya'nin guardi Amerikali - ki ismini bile degistirmemis, insan bi Dostoyevski, Kristofski gibi skili bi isim alir - JR Holden, kocu da Amerikali Blatt ve bu takimla sampiyonayi kazandilar. Oha diyorum.

Ama herifler son saniyeye kadar süper calistilar, turnuvanin her macini ciddiye alip adam gibi oynadilar.

Ispanyollar da nasilsa evimizdeyiz, Calderon'umuz bi de üstüne Gasol ve Navarro'muz da var, daha ne olsun, laylaylom diye oynadilar turnuva boyunca. Özellikle son maclarda sürekli cirkeflik yaptilar. Oh olsun.

Tabi bizim icin iyi bir turnuva olmadi ama maclar genelde zevk verdi. (en azindan benim izleyebildigim maclar)